Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 tasavvuf nedir?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 864
Kayıt tarihi : 17/12/07

tasavvuf nedir? Empty
MesajKonu: tasavvuf nedir?   tasavvuf nedir? Icon_minitimeÇarş. Ara. 19, 2007 1:33 pm

--------------------------------------------------------------------------------

TASAVVUF NEDİR? İSLAM NEDİR?

Aslında “Tasavvuf” kelimesinin zahirdeki belirtilere bakarak, sufa sahipleri (Ehli sufa) kelimesinden mi, yoksa Peygamber Efendimiz S.A.V. devrinde sof (yün) elbiseler giyildiği için, sof kelimesinden mi geldiği hiç mi hiç önemli değil.

Ama çok önemli görülen şeyler var.

1. Tasavvuf Kur’an-ı Kerim’in bütünü ile amel etmektir. Kur’an-ı Kerim’in sadece fizik vücudumuzu alâkadar eden ayetleri ile değil, nefsimizi ve ruhumuzu vazifeli kılan ayetleri ile de amel etmektir.

2. Tasavvuf, Peygamber Efendimiz S.A.V. ve sahabenin yaşadıklarını yaşamaktır. Gelmiş geçmiş bütün Peygamberler ve onlara olanların da yaşadıkları hayatta tasavvuftu.

3. Tasavvuf, Allah’ın bize tevdi ettiği 3 emaneti de (Ruh, Fizik vücut ve nefs) Allah’a teslim etmektir. İrşad’a ulaşmaktır. Bu ise islâm olmaktır.

İslâm kelimesinin ilk muhtevası tek Allah’a inanmak, ikinci muhtevası teslim, üçüncü muhtevası ise sulh ve sükûndur. Kim islâm olmak şerefine ulaşmışsa, o kişi üç açıdan sonsuz saadete erişmiş olur.

1. İç alemde, ruhun bütün hasletleri nefse geçtiği için sulh ve sukûna ulaşılmıştır. Çünkü artık nefs ve ruh arasında çatışma yoktur.

2. Dış alemdekilerle sulh ve sukûna ulaşılmıştır. Çünkü nefsin afetleri artık yoktur ki diğer insanlarla anlaşmazlıklar olsun.

3. Allah’u Tealâ Hz. ile en iyi ilişki kurulmuştur. Yüce Rabbimizin her emri yerine getirilmekte ve her nehyinden kaçınılmaktadır. Artık nefsin sahip olduğu faziletler (Yani ruhun hasletleri) emirleri yapmaya büyük arzu duymakta, nehiyleri (yasakları) ise hiç işlememekstememektedir. Çünkü nefsteki, yasakları talep eden afetlerin hepsi yok olmuştur.

Görülüyor ki islâm bir sonsuz saadetin (Fussilet-35), hazzül aziymin oluşması için ulaşılması gereken bir merhaledir.

41/FUSSİLET-35: Ve mâ yulakkâhâ illellezîne saberû, ve mâ yulakkâhâ illâ zû hazzın azîm(azîmin).
Ona (kötülüğü iyilikle karşılama hasletine), sabredenlerden ve hazzul azîm (en büyük haz) sahiplerinden başkası ulaştırılmaz

Allah insanlardan başka yarattığı her şeyi insan için yarattığı cihetle (Casiye-13) en çok insanı sevmektedir.

45/CÂSİYE-13: Ve sahhare lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı cemîan minh(minhu), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka âyetler (ibretler) vardır.

En çok sevdiği mahlûkunun mutlu olmasını istemesi ise tam olarak yerli yerine oturmaktadır. İşte bu sebeple Allah, insanın irşada ulaşmasını emretmektedir. (Bakara-186, Şura-47).

2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).

42/ŞÛRÂ-47: İstecîbû li rabbikum min kabli en ye’tiye yevmun lâ meredde lehu minallâh(minallâhi), mâ lekum min melcein yevme izin ve mâ lekum min nekîr(nekîrin).
Rabbinize icabet edin (Allah’a ulaşmayı dileyin), Allah tarafından geri döndürülmeyecek olan günün gelmesinden önce. İzin günü, sizin için bir sığınak yoktur. Ve sizin için bir inkâr yoktur (yaptıklarınızı inkâr edemezsiniz).

Çünkü ancak irşada ulaşan kişi islâma ulaşmıştır, ve de sonsuz mutluluğa ulaşmıştır. İnsan-ı Kâmil olmanın son aşamasına varmıştır. Saadet açısından insan-ı kâmil olmuştur.

Velâyetin kademeleri olan,

1. Fena (Ruhun Allah’a teslimi)
2. Beka
3. Zühd
4. Teslim (Vechin, fizik vücudun teslimi, muhsin olmak)
5. Ulûl Elbab
6. İhlâs kademeleri tamamlanmıştır.


İnsan-ı kâmil olmanın ikinci ve asıl muhtevası “İrşad edebilme” yeteneğidir. Bu yetenek, insanın, kendisinde mevcut olduğu kanaatinde olması ile mevcut olmaz. “Mürşid” olabilmek, ihlâs’a ulaştıktan sonra, Tevbe-i Nasuh’a (Tahrim- Allah’u Zülcelâl Hz. tarafından davet edilmekle ve salâha ulaştığı yüce Rabbimiz tarafından tebliğ edilmek ile gerçekleşir. Ve gönül gözü açık olanlar onun başının üzerindeki nuru görürler. (Tahrim-

66/TAHRÎM-8: Yâ eyyuhellezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ(nasûhan), asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhılekum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meahu, nûruhum yes''â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfirlenâ, inneke alâ kulli şey''in kadîr(kadîrun).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Allah’a Nasuh Tövbesi ile tövbe edin! Umulur ki Rabbiniz, sizin günahlarınızı örter ve sizi altından nehirler akan cennetlere koyar. O gün Allah, nebîleri ve O’nunla beraber olanları mahzun etmez. Onların nurları, önlerinde ve sağlarında koşar. “Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla ve bize mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir). Muhakkak ki Sen, herşeye kaadirsin.” derler.

Unutulmamalıdır ki daha hikmetin ilk kademesi olan “Ulûl Elbab” (Lübb-ün sahibi olmak) kademesinden başlayarak son üç kademede (daimi zikir) “zikri daim” asıldır. (Al-i İmran-190, 191) salâhta ise “zikri külli” (Vücudun bütün azalarının Allah’ı zikri) esastır.

3/ÂLİ İMRÂN-190: İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı).
Hiç şüphesiz; göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, elbette ulûl’elbab için nice deliller vardır

3/ÂLİ İMRÂN-191: Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
O (Ulûl’elbab) ki; (lübblerin, Allah’ın sır hazinelerinin sahipleri), onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. (Ve derler ki): “Ey Rabbimiz! Sen, bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Seni tesbih (tenzih) ederiz. Bizi, ateşin azabından koru.”


7. Böylece salâh kademesi (7. kademe) oluşur. Salah’ın son üç kademesinden ikisi, iradenin Allah’a bağlanması ve Refi edilmesi yaşanır. Salahın son kademesinde ise Allah her devirde sadece 1 kişiyi o kişiyi tasarrufu altına alır.

Görülüyor ki sadece fizik cesedimize ait vazifelerin değil, nefsimize ait ve ruhunuza ait vazifelerin de ifa edilmesi farz kılınmıştır. Bu ise Allah ile kul arasındaki ilişkiler açısından kitabın bütününe tabi olmaktır. (Al-i İmran-119)

Bu açıdan kitabın bütününe tâbî olmak Kur’an-ı Kerim’in bütününe tâbî olmaktır.

İslâm olmak ise, gördük ki ancak Kur’an-ı Kerim’in bütününe tâbî olmakla gerçekleşebiliyor.

Kitabın bütününe tâbî olmak ise ruhun, fizik vücudun ve nefsin, bize verilen 3 emanetin de Allah’a teslim edilmesidir. Bu 3 emanetin, Allah’a teslimi işlemi ise Tasavvuftur. Peygamber Efendimiz ve Sahabenin ulaştıkları merhaledir ve yaşadıkları hayattır. İslâm şerefine ermektir. Tasavvuf Allah’a teslim olmak, İslâmı, Kur’andaki İslâmı yaşamaktır. Tasavvuf İslamın hayata geçirilmesidir.

Öyleyse İslâm = Tasavvuftur.

Mademki Allah irşadı farz kılmıştır (Bakara-186 ve Şura-47). İrşad 3 cesedin de Allah’a teslimidir, İslâm olmaktır, tasavvuftur.
Teslim farzdır.
İslâm farzdır.
Öyleyse Tasavvuf farzdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilgili.forum.st
 
tasavvuf nedir?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: BİLGİLİ--((DİNİ BÖLÜM))-- :: DİNİ BİLGİLER-
Buraya geçin: