--------------------------------------------------------------------------------
Bu kitap bir kadının onu sadece kadın olarak görenlere karşı verdiği bir savaşın öyküsüdür.Hep zorluklar var yaşamında,bir birey olabilmek için yaşadığı zorluklar.Yine bu zorlukları tek başına kendi gücüyle aşmaya çalışıyor.Kitap konusu dolayısıyla sürükleyici diliyse oldukça sade.Kitabın arka kapağını okuduğumda konusu dikkatimi çekti ve kitabı buna dayanarak aldım.Kitabı gerçekten herkesin okuyabileceğine ve gerçekleri güzel yansıttığına inanıyorum.
Bu kitapta,Duygu Asena bir kadının cinsiyetinin kadın olmasından dolayı yaşadığı olumsuz olayları,verdiği mücadeleleri,yine bir kadının ağzından anlatıyor.Ancak bu kadının adı yok!
Bu kadının küçücük bir kızken babasının,kızının erkek arkadaşlarına beslediği kinin ne olduğunu anlamaya çalışmasıyla başlıyor bu kitap.Babasına göre bütün erkekler cinsiyetlerinin erkek olması dolayısıyla zararlı birer yaratıktır.
Babası onu bir kız okuluna gönderiyor.Giriş çıkışlarında erkeklerle karşılaşmamasına dikkat ediyor.Bahçelerine gelen ve kızının arkadaşları olan erkekleri kızını rezil edercesine kovuyor.Bu çocuklarında,kızın babasını haklı çıkaracak şekilde davranışları var.Büyümelerinin verdiği hislerle kızlara daha o yaşlarda yanlış davranışlarda bulunuyorlar.Bu kız ise bütün bunlara karşı,kendi içinde çaresizliğiyle isyan ediyor.
Annesinin ekonomik özgürlüğünün olmamasından ve onunda bir kadın olmasından dolayı,babasının takındığı tavırlara karşı ses çıkarmamasına üzülüyor.Annesi birçok kadının,
evlilikleri boyunca yaşadıkları sıkıntıların sanki bir sembolüydü.
Bu kızın sevdiği veya sevdiğini sandığı erkek arkadaşları oluyor.Mehmet,Erkan,Okyay.Hepsiyle ayrı birer duygu karmaşası içerisinde.Bu insanlarla yaşadığı diyaloglarda onları yani erkekleri tanımaya çalışıyor.
Kendisi ve kız kardeşi babalarının,onların başarılarını kabullenmemesine rağmen üniversiteye gidiyor.Farklı mekan,farklı yüzler,farklı duygular…Orada Gürkan diye biriyle
tanışıyor.Eski aşkları gibi.Ama sonu evlilik.Gürkan bu evlilik süresince karısını yanında bir süs köpeği gibi gezdiriyor.Ona kendi zenginliğinin sembolü olduğuna inandığı hediyeler,takılar alıyor.Ama bu kadın bunların hiç birinden memnun değil.Bir işe giriyor.İyi bir iş.Hatta bu işte bile bir kadına süs gözüyle bakıyorlar.Oradaki erkeklere göre ise kadınlar bulunulan ortamın süsüdür!
Zamanla evdeki eşitsizliğin büyümesinden dolayı aralarında ki duygusal bağ zayıflıyor.Artık hiçbir şey eskisi gibi değil.Gürkan çocuk istemiyor.Bunun bedelini ise bu kadın çocuğunu aldırarak ödüyor ve evlilik içerisindeki olumsuzluklar yaşanılan güzellikleri örterek devam ediyor.Sonunda bu evlilik bitiyor.Sonra hayatında bir başkası oluyor,sonra bir başkası…Çalıştığı işte ise kendisi bir kadın olmasına rağmen başarabilecek birçok şeyin olduğunu kanıtlarcasına yükseliyor.Yine ilişkilerinde,çevresinde ve işinde güçlü olabilmek için savaşıyor.
Sonunda ise mutluluğu başka birisinde onu gerçekten bir kadın değil de,bir birey olarak gören Aydın’da buluyor.Onu dostu,sevgilisi,mutluluk kaynağı olarak görüyor.Verdiği onca mücadeleden sonra hak ettiğine inandığı bir aşk bu.Aydın da bu kadın gibi işinde oldukça başarılı bir insan ve işi için Amerika’ya gitmesi gerek.Ama ilişkileri o kadar güzel ki bu mecburi ayrılık onları birbirlerine daha yakın hissettiriyor.Ve sevgileri uzakta da olsalar büyümeye devam ediyor.