Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Building Security And Cooperation In The Middle East ( Erdal

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 864
Kayıt tarihi : 17/12/07

Building Security And Cooperation In The Middle East ( Erdal Empty
MesajKonu: Building Security And Cooperation In The Middle East ( Erdal   Building Security And Cooperation In The Middle East ( Erdal Icon_minitimePaz Ara. 23, 2007 4:08 pm

Building Security And Cooperation In The Middle East ( Erdal ÖztÜrk )


KİTABIN ÖZETİ :
1. GİRİŞ
Ortadoğu dünya üzerindeki en değişken ve en dengesiz bölgelerdendir. Bu dengesizlik ve değişkenlik, bölgede askeri sürtüşmeler meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Bu çalışmanın konusu Doğu Akdeniz ve/veya Ortadoğu olarak sınırlandırılmış olmasına rağmen, bu bölge hakkında mütabakata varılmış bir tanım bulunmamaktadır. Webster Ansiklopedik Sözlük’de bölge Libya’dan Afganistan’a kadar, çoğunlukla Mısır, Sudan, İsrail, Ürdün, Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak, İran ve Arap Yarımadasının diğer ülkeleri olarak tanımlanmaktadır. A.B.D. Dışişleri Bakanlığı ise bölgeyi Yakındoğu olarak adlandırıp, Türkiye hariç Fas’dan İran’a kadar bir bölge olarak kabul etmektedir. Bunun dışında, daha birçok kaynak Ortadoğu’yu farklı farklı tanımlamaktadır. Özet olarak, Ortadoğu, geniş anlamda Atlas Okyanusundan Kuzey Afrika’yı da içine alarak Hindistan’a, Rusya’dan da Hint Okyanusuna kadar olan alanı kapsamaktadır. Daha dar anlamda ise, bölge Mısır, Sudi Arabistan, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri, İsrail, Ürdün, Irak ve Suriye’yi kapsar.
Bu çalışmanın amacı, Ortadoğu’da askeri sürtüşmelere sebep olabilecek mevcut dengesizlikleri daha yakından incelemek ve bölgede bu tür sürtüşmelere engel olabilecek, güvenlik ve işbirliğini artırıcı, alternatif politikaları ve önlemleri araştırmaktır.
2. ORTADOĞUDAKİ ANLAŞMAZLIK NEDENLERİ VE GELECEKTEKİ EĞİLİMLERİN ANALİZİ
Çalışmanın birincil amacı bölgedeki sürtüşmeleri asgariye indirmek, güvenlik ve işbirliğini özendirmek olduğuna göre, Ortadoğu’daki anlaşmazlıkların kaynaklarının analizi, araştırmanın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu nedenle, sorunların nereden kaynaklandıklarının anlaşılması için, öncelikle ortaya çıkış nedenleri incelenmiştir. Sonra, önceki bölgesel silahsızlanma, güvenlik ve işbirliği çabaları gözden geçirilmiş ve Ortadoğu’da güvenlik ve işbirliğinin tesisi için bir model sunulmuştur.
Anlaşmazlıkların kaynaklarını açıklayan çeşitli teoriler bulunmaktadır. Çıkar çatışmaları bu okulların en çok birleştiği noktadır. Bununla birlikte, bazıları uygarlıklar arasındaki çatışmaları vurgulamaktadır. Bu çalışmanın yazarına göre, Samuel Huntington uygarlık kavramını aşırı önemsiyor. “Uygarlıkların çarpışması” kavramı çatışmaların kaynağı konusunda az bir açıklayıcılık taşımaktadır; çelişen menfaatler ve çatışan kavrayışlar Ortadoğu’daki anlaşmazlıkların sebeplerini daha iyi açıklıyor. Son zamanlarda meydana gelmiş olan askeri çatışmalar gözden geçirilerek, gelecekteki olası askeri çatışmaların sebepleri aşağıda sıralanmıştır.
a. Enerji tüketen ve enerji üreten ülkeler arasında enerji üretim kaynaklarının kontrolünü kazanmak ve elinde tutmak ve/veya ülkelerinin gelecekteki enerji ihtiyacını sağlamayı garanti altına almak çabası sonucunda oluşan anlaşmazlıklar,
b. Enerji tüketen ülkelerle komşuları arasında enerji kaynaklarına giden yolların güvenliğini sağlamak amacıyla oluşan anlaşmazlıklar,
c. Enerji tüketen ülkeler arasında her ülkenin, kendi enerji ihtiyacını karşılamak için enerji kaynaklarına ulaşmada sahip oldukları ayrıcalıklı konumu koruma ya da geliştirme çabası sonucu oluşan anlaşmazlıklar, (eğer rekabet varsa bu çaba rakip güçlerin enerji mücadelesinde avantajlı konuma geçmesini engellemek için ulaşım imkanlarını kısıtlamaya kadar varır.)
ç. Enerji üreten ve satan ülkeler arasında varolan kaynakları kullanarak ve/veya daha fazla enerji kaynağını kontrol ederek, enerji gelirindeki payını artırma çabası sonucunda doğan anlaşmazlıklar,
d. Arap - İsrail çatışması,
e. Bölgedeki ülkeler arasında sınır ihlalleri sonucunda oluşan yerel çatışmalar: Bölgede Arap–İsrail çatışması dışında bir düzine kadar askeri sürtüşmeye sebebiyet verecek anlaşmazlıklar mevcuttur.
f. Yerel Arap ülkeleri arasında görülen sınır ihlalleri, ki bunlar göreceli olarak son zamanlarda rastlanan bir gelişmedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesi sonucunda, sınırlar çoğunlukla, kendi milli çıkarlarını ve (aslında Osmanlı Devleti’nin atadığı valiler olan) yerel liderlerle ilişkilerini gözeten İngilizler ve Fransızlar tarafından ihlal edilmişti. Bazı durumlarda, net olarak tarif edilmiş sınırlardan bahsetmek mümkün değildi. Bölgesel çekişmeler geçmişte çatışmalara yol açmıştı ve gelecekte de yol açma potansiyeli taşımaktadır.
g. Su rezervleri - Nüfus artışı: Su Ortadoğu’da en az bulunan doğal kaynaktır. Bugün bile Batı sahilindeki Arap şehirlerinin %40’ında kullanma suyu bulunmamaktadır. Bölge halkı sularını sık sık kuruyan kuyulardan çekmek zorundadır. Şu andaki demografik nüfus artışı gözönüne alındığında, su gelecekteki çatışmaların çok önemli bir nedenini teşkil edecektir.
h. Algılama farklılıkları: Belki de bugün Ortadoğu’daki istikrarsızlığın en büyük sebebi bölgedeki iktidarların olayları algılamasındaki farklılıklardır.
ı. Süper güçlerin ve bölgedeki ülkelerin uluslararası arenada kimin ne rol alacağına bakış açılarındaki farklılıklar: Genellikle süper güçler bölgeye yönelik milli menfaatlerini açıkça ifade etmektedirler. (Süper güçlerin menfaatleri: Enerji kaynaklarına makul fiyatlarda ulaşıp, stratejik enerji iletim hatlarının kesintisiz kontrolünü sağlamak; bölgedeki güç dengesini korumak ve bölgede tehdit unsuru olabilecek bir gücün oluşmasını engellemek.) Böylece, bölgedeki ülkelere süper güçler tarafından verilen rol açıktır. Bu rol her ne kadar gelişen ve değişen bir kavram olsa da, bölgedeki herhangi bir ülkenin rolü süper güçlerin iktidarları tarafından kesin olarak belirlenir. Bununla birlikte bu rollerin Ortadoğu’daki devletlerin politikacıları tarafından benimsenmesi gerekmez. Her devlet kendine, bakış açısına göre, bölgede ve dünyada bir rol biçmiştir. Bu rol diğer devletler tarafından kabul edilemez hatta o devletin kendi kapasitesi ile orantısız bile olabilir.
i. Terörizm, kökten dincilik, uzun süredir devam eden silahlanma savaşı ve kitlesel imha silahlarının hızlı artışı, bölgedeki iktidarların çatışmalarının sonuçlarıdır. Kökten dinciliği de içine alan terörizm, bölgede kimi politik amaçlara ulaşmak için bir araç olarak kullanılmaktadır. Terörün İslam’ın bir yan ürünü olduğu ve İslam tarafından desteklendiği kabul edilmektedir. Bununla birlikte Osmanlı imparatorluğu egemenliğinde müslümanların, hıristiyan ve yahudilerin yüzyıllar boyunca barış içinde yaşadıkları gözönüne alındığında, yukarıda bahsedilen kabulün yanlış olduğu ispatlanmış oluyor. Böylece, çekişmenin sebebi, bir dereceye kadar terörist guruplar ve onların üyelerini birbirine bağlayıcı bir rol oynasa da, din değildir. Mesela İslami bir devlet olan İran milli menfaatlerini korumak için, Ermenistan Rusya ve Çinle işbirliği yaparken, İsrail, Azerbaycan, Türkiye ve A.B.D.’ye soğuk bakmaktadır. Bu örnek de göstermektedir ki din, milli menfaatleri tanımlamakta baskın faktör olamaz. Bu kendi yapılarını din temelinde tarif eden devletler için bile geçerlidir. Bununla birlikte, terörizm bölgedeki istikrarsızlığın en önemli sebebidir. Bu yüzden, bölgedeki her türlü güvenlik ve işbirliği çabası dikkate alınmalıdır.
j. Yerel iktidarların bakış açılarındaki farklılıkların bir başka istikrarsızlaştırıcı sonucu da, uzun süren silahlanma yarışı ve kitle imha silahları sayısının hızlı artışıdır.
k. Diğer sorunlar ve gelişmeler de gözönünde bulundurulmalıdır. Mesela: Türk-Yunan anlaşmazlığı,
l. Hazar havzası enerji kaynaklarını ihracat yollarına dönük petrol politikaları,
m. Rusya’nın Nato’nun genişleme sürecine cevap verme isteği,
n. Türk–İsrail–Ürdün yakın ilişkileri.
3. ORTADOĞUDA GÜVENLİK VE İŞBİRLİĞİ
Çatışmaların sebeplerini gözden geçirdikten sonra, Ortadoğu’da güvenlik ve işbirliğinin nasıl tesis edileceği tartışılabilir. 1975 Helsinki Paktı, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) ve sonraki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Organizasyonu ile Avrupa Konvansiyonel Güçler Anlaşması, Ortadoğu için model olarak kullanılabilir. Bununla birlikte tahmin edilebileceği gibi Avrupa’nın soğuk savaş döneminde bile bu kadar çok sorunu yoktu. Bu yüzden Ortadoğu güvenlik ve işbirliği süreci, AGİK’den daha farklı gelişecektir. 1994 İsrail-Ürdün barış anlaşması, Avrupa deneyimini Ortadoğu’ya adapte etmek için bir temel oluşturabilir.
Öncelikle, diğer bölgesel güvenlik ve silahsızlanmayı sağlama çabaları, mesela, Avrupa, Akdeniz ve Ortadoğu güvenlik ve işbirliği anlaşmaları gözden geçirilmelidir. Soğuk savaşın sona ermesi ve A.B.D. önderliğindeki kampın, körfez savaşında Irak karşısında elde ettiği zafer, Madrid barış sürecinin başlatılması yönünde iyimser beklentiler yarattı. 1991 Ekim’indeki Madrid Barış Konferansını takiben, ikili barış görüşmelerine ek olarak, İsrail ve Arap devletlerinin büyük bir çoğunluğunu da içine alan, 5 çokuluslu çalışma gurubu, (su, çevre, mülteciler, ekonomik işbirliği ve gelişme, silahsızlanma ve bölgesel güvenlik çalışma gurupları) kuruldu. Ortadoğu Silahsızlanma ve Bölgesel Güvenlik Süreci (SBGS), 1992 Mayısında Washington’da başlatıldı. Yaklaşık bir yıl sora, 1993 Mayısında iki yollu (“sepet” diye adlandırılan) bir süreç haline geldi. Bunlardan birincisi olan “İşlevsel Sepet”, temel olarak, iletişim, önbilgilendirme, bilgi değişimi ve denizcilik alanlarında güven ve güvenlik sağlayıcı önlemlerden oluşuyordu.
İkinci yol ise, “kavramsal sepet”tir. Sepetin amacı, bir grup prensipten oluşan Ortadoğu ülkeleri arasında gelecekteki güvenlik ilişkilerini yönlendirecek bir iskelet oluşturmak, ve SBGS görüşmelerine bir temel oluşturmaktır. SBGS üzerinde çalışan çalışma grubu, Ortadoğu tarihinde ilk kez, bölgesel bir silahsızlanma sürecini resmi olarak başlatmış oldu. Güven tesis edici bir önlem olan SBGS çalışma grubunun varlığı, taraflar arasında iletişim kurucu ve ortak stratejik bir kültür geliştiren ilk belirgin adımdır. Bununla beraber, SBGS görüşmeleri başarılı ve somut sonuçlar üretmekten çok uzaktadır. Öte yandan güvenlik ve işbirliği konusunda, Ortadoğu devletlerine yönelik kimi Avrupa kökenli girişimler de göze çarpmaktadır. Bu girişimler, gerek ufuk, gerekse coğrafya olarak Akdeniz’le sınırlıdır.
4. SİLAHSIZLANMA VE BÖLGESEL GÜVENLİK SÜRECİ (SBGS) GÖRÜŞMELERİNDEKİ BAŞARISIZLIĞIN NEDENLERİ
SBGS görüşmelerinin başarısızlığı aşağıda sıralanan nedenlerle özetlenebilir:
a. Öncelikle, SBGS’nin başarısına en önemli engel, Arab-İsrail çatışmasının varolan boyutlarıydı. Hatta bir çok Arap ülkesi SBGS görüşmeleri başladığında, İsrail’in varlığını kabul etmekte tereddütkar davrandılar. Buna ek olarak, Suriye’nin muhalefeti, görüşmelere her zaman büyük bir engeldi.
b. İkinci olarak, Araplar ve İsrailliler arasındaki silah envanterinden kültüre ve ideolojik ayrımlara kadar varolan yapısal farklılıklar. Mesela; İsrail’in fiziksel ve bölgesel olarak stratejik derinlik eksikliği ve ülkeler arası askeri denklik tanımı arasındaki farklılık,
c. Üçüncü olarak, bölgesel güvenlik ve işbirliğine yaklaşımda, sıralama ve verilen önemde ortaya çıkan temel farklılıklardır. Genel olarak, özellikle Mısır tarafından desteklenen Arap görüşü, öncelikle silahsızlanmanın “nükleer görüşmeler” konusu üzerinde durmasını arzu ediyordu. İsrail ise öncelikle güven artırıcı önlemlerle başlamak gerektiğini vurguluyordu.
ç. Dördüncü olarak, Suriye’nin (ve Lübnan’ın) çok taraflı görüşmeleri boykotu (Suriye’nin ordusu ve teröre olan desteği görüşmelere dahil edilemedi).
d. Beşinci olarak, davet edilmemiş olan ülkelerin (İran, Irak ve Libya) görüşmelere katkıda bulunmamış olmaları.
e. Altıncı olarak, SBGS görüşmeleri sadece ikili görüşmeleri destekleyen bir araç mı olmalı yoksa tamamen bağımsız bir gündemi mi takip etmeli konusundaki görüş ayrılıkları.
f. SBGS görüşmelerinin başarısızlığındaki diğer bir önemli neden ise, görüşmelerin temelini oluşturacak güçlü ilkelerin beyan edilmemiş olmasıdır.
5. BÖLGESEL GÜVENLİK SİSTEMİ ÖN GEREKSİNİMLERİ
Bir güvenlik ve işbirliği anlaşmasına ulaşabilmek için iki yaklaşım tartışılmıştır. Bunlardan biri, bir dizi prensip üzerinde anlaşmaya varıp, bunları açıklamak üzere çokuluslu bir konferans düzenlemek ve çeşitli konulardaki ikili ve çoklu görüşmeleri sürdürmekti. Diğer alternatif ise, sorunları, coğrafya ve/veya konularına göre ufak parçalara ayırıp, ayrı ayrı çözmeyi denemekti. Her iki yaklalşımın da iyi ve kötü yönleri bulunmaktadır. Ama en önemli engel Ortadoğu’daki sorunların öyle ya da böyle birbirlerinden ayrılamaz olması ve sorunların çok fazla birbiriyle ilişkili olmasıydı. Eğer Basra körfezi devletleri, sadece körfez bölgesini içeren, barış ve işbirliği anlaşmaları amacıyla bölgenin geri kalanından ayrılırsa, Arap–İsrail çatışmaları yüzünden, elde edilen başarı ancak sınırlı olabilir. Buna karşılık,
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilgili.forum.st
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 864
Kayıt tarihi : 17/12/07

Building Security And Cooperation In The Middle East ( Erdal Empty
MesajKonu: Geri: Building Security And Cooperation In The Middle East ( Erdal   Building Security And Cooperation In The Middle East ( Erdal Icon_minitimePaz Ara. 23, 2007 4:08 pm

eğer tüm bölgeyi kapsayan sorunları tartışmak üzere çokuluslu bir konferans düzenlenirse herhangi bir ülke görüşbirliğini engelleyebilir. Yine de, daha önceki deneyimlere bakıldığında güvenlik ve işbirliği anlaşmalarını detaylı olarak tartışmaya başlamadan önce, genel prensipleri önceden belirlenmiş çokuluslu bir öngörüşme gereklidir. Süper güçlerin de katılımıyla, bölgedeki tüm ülkeler Ortadoğu’da barışın sağlanması için belirlenecek prensiplere uyacaklarını vaadetmelidir. Tabi ki, belirlenen prensiplerin altına imza atmanın tek başına bölgesel çatışmaları sona erdirmesi beklenemez.
6. DAHA GÜVENLİ BİR ORTADOĞU İÇİN TAVSİYE EDİLEN MODEL
Şimdiki politik durumda çok taraflı silahsızlanma ve bölgesel güvenlik görüşmelerinin devamının sağlanması ve başarılı olması büyük oranda gerçek dışıdır. Bunun yerine bölgede yeni bir girişim başlatılmalıdır. Ortadoğu’daki çatışmaların kaynaklarının analizi, Helsinki süreci, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Organizasyonu, Avrupa Konvansiyonel Güçler Anlaşması, Madrid süreci, İsrail–Ürdün barış anlaşması temel alındığında, Ortadoğu’da güvenlik ve işbirliğinin tesisi için şu model öne sürülebilir.
Birleşmiş Milletler desteğinde devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla çokuluslu bir konferans düzenlenmeli, konferans herhangi ikili ya da çoklu görüşmeye başlamadan önce barış prensipleri kadar güven ve güvenlik tesis edici önlemler ile silahsızlanma prensiplerini, tarif etmelidir. Başlangıçtaki güvenlik ve işbirliği anlaşmaları iki tamamlayıcı anlaşmadan oluşmalıdır: İlki “prensiplerin tarifi”, ikincisi “güvenlik ve işbirliği tesis edici önlemler ve silahsızlanma prensipleri”. Avrupa güvenlik ve işbirliği görüşmeleri yukarıda bahsedilen konferans için örnek teşkil edebilir. Tabi ki, Ortadoğu için düzenlenecek güvenlik ve işbirliği konferansı uzun süredir varolan çatışmalar sebebiyle, Avrupa için yapılandan farklı olacaktır. Bu yüzden, Helsinki görüşmelerinin temel prensipleri, Ortadoğu ile ilgili aşağıda sıralanan kimi özel prensiplerle tamamlanmalıdır.
a. Arap–İsrail yerel çatışması (ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararnamelerinin uygulanmasının resmen kabulü),
b. Kudüs’ün statüsü konusunda ortak bir karara varılması,
c. Konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan kitle imha silhlarının imhası ve gelecekte de üretilmemesinin kabulü,
ç. Konvansiyonel silahsızlanma prensiplerinin belirlenmesi,
d. Her devletin ve sınırlarının bütünlüğünün ve tanınmış sınırları dahilinde barış içinde yaşama hakkının tanınması,
e. Terörizmin lanetlenmesi ve her devletin toplantıya katılan diğer devletlere karşı terörizmi bir silah olarak kullanmayacağını ve desteklemeyeceğini garanti etmesi,
f. Toplantıda yer alan devletlerin dünya pazarlarına enerji akışına müdahale etmemesi,
g. Katılımcı ülkelerin halen var olan ve gelecekte varolabilecek sorunların çözümünde güç kullanmıyacaklarını açıkça beyan etmeleri,
h. Bölgesel çatışmalara karşı kullanılmak üzere, bir barış gücü tesis edilmeli ve barış gücü kullanma ilkeleri belirlenmelidir.
Konferansın bir başka önemli hedefi, bölgedeki silahların denetlenebilmesi için bir politika oluşturulması ve bu politikanın uluslararası güçler tarafından desteklenerek anlaşmanın uygulanabilirliğinin garanti altına alınması olmalıdır. İlk konferansın arkasından girişim kurumsallaştırılmalıdır. (Yazarın teklif ettiği isim “Ortadoğu’da Barış Ve İşbirliği için Organizasyon”dur). Önceki deneyimler göstermiştir ki, girişimler, devamın, başarının ve anlaşmanın sağlanması için kurumsallaştırılmalıdır. Konferansın kaçınılmaz gereksinimlerinden bir tanesi de bölgedeki tüm devletlerin ve süper güçlerin konferansa eksiksiz katılımıdır.
7. SONUÇLAR VE TAVSİYELER
Yukarıda bahsedilen şartlar sağlandığında dahi, bölgedeki kimi devletler bu konferansta yer almak konusunda isteksiz olabilir. Bu durumda, konferans katılan devletlerle yoluna devam etmeli ve tüm devletler konferansta yerini alana kadar silahsızlanma önlemlerinin uygulanması ertelenmelidir. Bu arada, bölgede daha güvenli bir ortam yaratmak için, uygun güven artırıcı önlemler adım adım uygulamaya konulmalıdır. Türk–İsrail ve Ürdün işbirliği bölgedeki birkaç devletin de katılımıyla bölgesel güvenlik ve işbirliği girişiminin omurgasını teşkil edebilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilgili.forum.st
 
Building Security And Cooperation In The Middle East ( Erdal
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Avira Premium Security Suite 7.0
» F-Secure Anti-Virus Client Security

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: BİLGİLİ--((EĞİTİM-ÖĞRETİM))-- :: KİTAP ÖZETLERİ-
Buraya geçin: